لَيْسَ كَمِثْلِهٖ شَيْءٌۚ LEYSE KEMİSLİHİ ŞEY’ÜN
Şûrâ/11. ayetteki “leyse kemislihi şey’ün” bölümü gramer ve anlam bilgisi yönünden sorun oluşturmaktadır. Şöyle ki;
“Ke misli كَمِثْلِ” ifadesindeki “كَ ke” harfi teşbih edatıdır. مِثْلِ misli” sözcüğü de “benzer, eş, tıpkısı” demek olup bu da benzetme; teşbih anlamındadır. Sözcüklerin anlamı, “Allah’ın benzerinin gibisi bir şey yoktur” şeklindedir. Yani “Allah’ın kendisi gibi bir şey yoktur” anlamında olmayıp “Allah’ın benzeri, tıpkısı, eşi gibi bir şey yoktur” anlamındadır. Yani ayetin açık anlamına göre hâşâ “Allah’ın bir misli (benzeri, eşi, tıpkısı)” vardır.
Görüldüğü üzere resmi Mushaf’taki mevcut kıraate göre iki tane benzetme sözcüğü birlikte olmakta ve bu durum hem teknik açıdan hem de anlam bilgisi açısından sorun oluşturmaktadır.
Geçmişte problemi çözmek için birtakım zorlama yorumlara gidilmiştir.
Çoğunluk, “كَ kef” edatının zait (fazlalık, yok hükmünde) olduğunu; “k ve misli” كَ مِثْلِ"” edatlarının vurgu için bulunduğunu; vurgu dikkate alındığında da “leyse kemislihi şey’ün” ifadesinin “O'nun benzeri hiçbir şey yoktur.” anlamına geldiğini” ileri sürmüş ve buna göre te’vil etmiştir.
Bazıları da buradaki: "مِثْل MİSLİ (Benzer)" kelimesi fazladan, te’kid (vurgu) içindir.” demiştir.
Kimisi de şayet O’nun bir misli olsaydı, o misil, O’nun zâtının “misl”i olurdu. Hâlbuki bu, imkânsız demektir” ifadesini kullanmıştır.
Bunların dışında “Allah'ın mislinin misli olmayınca kendinin misli olmayacağı; evleviyetle sabit olur.” diye mantık yürütenlerde olmuştur.
Eski ve yeni kelâm âlimleri, Allah'ın, uzuvlardan, cüzlerden meydana gelmediği ne bir mekânda ne bir cihette bulunmadığı hususunda bu ayetle istidlal ederek şöyle demişlerdir: "Şayet O, bir cisim olsaydı, diğer cisimlerin misli ve benzeri olurdu. Böylece de, O'nun için birtakım misil ve benzerlerin bulunmuş olması gerekirdi ki, bu husus, Cenâb-ı Hakk'ın, "O'nun benzeri gibisi bile yoktur" ayetinin sarih beyanıyla bâtıldır. Bu delili şu şekilde ifade etmek de mümkündür: Bu ayetle ya Cenâb-ı Hakk'ın, zâtların mahiyetleri açısından hiçbir şeyin misli olmadığı manası kastedilmiştir veyahut da, sıfatları açısından, O'nun benzeri gibisi olmadığı manası kastedilmiştir. (Razi)
Allah’a iman konusunda gerekli olan şudur: Allah’ın Zatı, sıfatları, tasarrufunda ve yönetiminde misli, benzeri, dengi kabul edilemez. Özellikle yaratılışlar arasında benzerlik düşünülemez. Bu, aklen ve naklen söz konusu olamaz. Allah’ın zat ve sıfatları kadim yaratılmışların nitelikleri sonradan olmadır.
Bu konu, Kelam bilginlerince çok tartışılmış, Akâid mezhepleri tarafından farklı görüşler benimsenmiştir. Kısacası bir delinin kuyuya attığı taş asırlardır binlerce akıllı tarafından çıkarılamamıştır. Çağdaş ilahiyatçılar ise sorunu ve sorunla ilgili tartışmaları görmezden geldiler.
Aciz kardeşinizin kanaati ise ayetteki “مِثْل misil”, sözcüğünün “ مَثَلMESEL” olarak kıraat edilmesidir (OKUNMASIDIR).
مَثَل Mesel:
Örnek; örnek alınacak söz ve anlatım demektir.
Kur’an’a baktığımızda Allah’ın birçok meselini; verdiği örnekleri; örnek alınacak söz ve anlatımları görürüz:
Bakara 17, 26, 171, 262, 264, 265; Âl-i İmrân/ 176; A’râf/ 176; Yunus/ 24; Ra’d/ 35; Hûd/ 24; İbrâhîm/ 18, 24, 26; Kehf /32, 45; Hacc/ 73; Nûr/ 35 ; Ankebût/ 41; Muhammed/ 15; Hadîd/ 20; Haşr/ 16; Cum!a/ 5 ; Nahl/ 75, 76, 112; Yâ Sîn/ 13; Zümer/ 29; Tahrîm/ 10, 1;1 En’âm/ 122; Fetih/ 29.
Emsal (mesel sözcüğünün çoğulları)
İbrâhîm/ 24, 25; Nûr/ 35; Furkan/ 39; Ankebût/ 43; Haşr/ 21; Muhammed/ 3.
Bu listeden birkaç meseli takdim ediyoruz:
Hacc/ 73
73Ey insanlar! Bir مَثَل örnek verilmektedir, şimdi ona kulak verin: Sizin Allah'ın astlarından şu yakardıklarınız bir araya gelseler bile, bir sineği asla oluşturamazlar. Ve sinek onlardan bir şey kapsa onu kurtaramazlar. İsteyen ve istenen güçsüzdür.
Ankebût/ 41
41Allah'ın astlarından yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakın edinenlerin durumu (meseli, ev edinen dişi örümceğin durumu (مَثَل meseli) gibidir. Şüphesiz evlerin en çürüğü de kesinlikle dişi örümcek evidir. Keşke onlar, bilselerdi.
İbrâhîm/18
18Kâfirlerin; Rablerini bilerek reddeden/ inanmayan kimselerin durumu (مَثَل meseli), onların yaptıkları tıpkı fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu bir kül gibidir. Kazandıklarından hiçbir şeyi elde tutamazlar. İşte bu, uzak sapıklığın ta kendisidir.
İbrâhîm/24- 27
24,25Görmedin mi; hiç düşünmedin mi, Allah nasıl bir örnek (مَثَل mesel) verdi? Güzel bir söz, kökü, sabit, dalı-budağı gökte olan, Rabbinin izniyle/ bilgisiyle her an ürün veren güzel bir ağaç gibidir. Ve onlar öğüt alsınlar diye Allah, insanlara böyle örnekler verir.
26Kötü bir sözün durumu (مَثَل meseli) da, yerden koparılmış, sabit kalma imkânı olmayan kötü bir ağaca benzer.
27Allah, iman edenleri, basit dünya yaşamında ve ahirette sabit bir söze/imana sabitler. Allah, şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanları da saptırır. Ve Allah, dilediği şeyi yapar.
Muhammed/ 3
3Allah'ın böyle yapması, şüphesiz kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden/inanmayan kimselerin bâtıla uymaları, şüphesiz iman eden kimselerin de Rablerinden gelen gerçeğe uymaları sebebiyledir. İşte Allah insanlara, onların örneklerini (mesellerini) böyle verir.
Allah’ın Mesellerin Amacı
İsrâ/ 89; Kehf/ 54; Rûm/ 28, 58; Zümer/ 27; Nûr/ 34.
Bu ayetlerde Allah’ın mesel vermesinin amacı, insanlarının akıllarını kullanmalarını; böylece kendilerini kurtarmaları olduğu açıklanmıştır.
Allah’ın Mesellerinin Niteliği
Allah, mesellerinin “ المثل اعلىMESEL-İ A’LÂ (en yüce, en kıymetli, en güzel, en çok etkileyen mesel)” olduğunu bildirir. Tıpkı Kamer/ 5’de hikmetlerinin “HİKMET-İ BALİĞA (en üstün seviyede kanun)” olduğunu bildirdiği gibi.
Nahl/ 60
60Âhirete iman etmeyen kimseler için kötülüğün aynısı vardır. En yüce örnek ( mesel) المثل اعلى ise, Allah'ındır. O, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/ mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
Rûm/ 27
27Ve O, oluşturmayı başlatan, sonra onu çevirip yeniden yapandır. Ve bu O'na çok kolaydır. Ve göklerde ve yerde المثل اعلى en yüce örnek (مَثَل mesel) O'nundur. Ve O, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/ mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/ sağlam yapandır.
Bu ayetler Allah'ın meselinin sıradan bir mesel olmadığını mesellerin en yücesi en kıymetlisi, en güzeli en ekilisinin olduğunu gösterir.
Rûm/ 27
27Ve O, oluşturmayı başlatan, sonra onu çevirip yeniden yapandır. Ve bu O'na çok kolaydır. Ve göklerde ve yerde en yüce örnek (مَثَل mesel) O'nundur. Ve O, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/ mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/ sağlam yapandır.
28Allah, size kendinizden bir örnek (مَثَل mesel) veriyor: Hiç size rızık olarak verdiğimiz şeylerde yasa ile size teslim edilen kişilerden ortaklarınız bulunur da onlarla siz eşit olur ve kendinize çekindiğiniz/ değer verdiğiniz gibi onlarla da karşılıklı çekinir misiniz/ birbirinize aynı değeri verir misiniz, eşit olur musunuz? İşte Biz, aklını kullanan bir toplum için ayetleri böyle açıklarız.
29Tam tersi, şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapmış kimseler, bilgisizce boş-iğreti arzularına uydular. Peki, Allah'ın şaşırttığını kim yola getirebilir? Onlar için yardımcılardan da yoktur.
Rum/ 28, 29 ayetlerde, Allah’ın meselinin en yüce mesel; en kıymetli, en güzel, et etkili mesel olduğu örneklerle görülmektedir.
Bu ayetlerde Rabbimiz, şirkin mantıksızlığını ortaya koymak için çok önemli, en kıymetli, en güzel, et etkili, dikkat çekici bir meseli (örneği) vermektedir.