Sûr’a üflendiği gün, artık Allah’ın diledikleri hariç olmak üzere göklerde ve yerde kimler varsa hepsi dehşete kapılacak ve hepsi değerlerini yitirmiş olarak O’na gelecek.
Dağlar görülür; onlar donuk, durgun sanılır. Oysa onlar her şeyi sapasağlam yapan Allah’ın yapımı olarak bulutun yürümesi gibi yürümektedirler.
Allah, gökleri, yeryüzünü ve aralarındaki şeyleri ancak hak/gerçek ile yarattı ve elbette ki, o kıyâmet, kesinlikle kopacaktır.
Allah’a kavuşmayı yalanlayanlar, kesinlikle kayba/zarara uğrayıp acı çekmişlerdir. Kıyâmet anı ansızın gelince, onlar, günahlarını sırtlarına yüklenmiş olarak diyecekler ki: “Dünyada yaptığımız kusurlardan dolayı yazıklar olsun bize!” –Dikkat edin yüklenip durdukları/günahları ne kötüdür!–
İnsanların vaat olunduğu kıyamet günü kesinlikle gelecektir. Ve insanlar bunu engelleyemezler.
Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bile bile örtbas eden o kimseler: “Bize o kıyâmetin kopuş anı gelmeyecektir” derler. Evet, gelecektir. Görülmeyeni, duyulmayanı, sezilmeyeni, geçmişi, geleceği bilen Allah’a andolsun ki iman eden ve düzeltmeye yönelik işler yapan o kimselere karşılıklarını vermek için kesinlikle gelecektir.
Kıyamet günü kimse kimseye yarar ve zarara malik olmaz.
Kıyâmet günü şirk koşarak yanlış iş yapanlara: “Kazanmış olduğunuzun karşılığını tadın!” denilecektir.
Şüphesiz ki, Ayırma Günü insanların hepsinin buluşma yeridir/ kararlaştırılmış buluşma vaktidir. O gün Allah’ın merhamet ettiği kimseler hariç, hiçbir yakının yakına hiçbir şekilde yararı olmaz. Onlara yardım da olunmaz. Şüphesiz ki Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/ mutlak galip olanın, engin merhamet sahibinin ta kendisidir.
Kıyamet günü güven içinde olan kişi, kendini azabın kötülüğünden korumaya çalışan kimseden daha iyidir.
Sûra üflenecektir. Allah’ın dilediği hariç, göklerde kim var, yerde kim varsa çarpılıp yıkılıverecektir. Sonra ona başka bir daha üflenecektir de kullar kalkıp hazır olda duracaklardır.
Kıyamet günü, yeryüzü Allah’ın nuruyla aydınlanacak, kitap konulacak, peygamberler ve tanıklar getirilecek ve aralarında hak ile karar verilecektir. Ve kimseye haksızlık edilmeyecektir. Allah, ne amel yaptıysa herkese karşılığını kesinlikle tam olarak ödeyecek. Ve Allah, onların yaptıklarını en iyi şekilde bilendir.
Kıyamet günü, evrendeki tüm güçler, Allah’ı tanıtır, Allah’ı övmekle birlikte O’nu eksiksiz tanıtırlar. O gün, onların aralarında ödül, ceza hak ile gerçekleştirilir. Ve “Âlemlerin Rabbi Allah’a sonsuz övgüler olsun” denilir.O buluşma günü, kullar, meydana çıkarlar. Kendilerinden hiçbir şey Allah’a karşı gizli kalmaz. –‘Bugün mülk kimindir?’, ‘Sadece tek ve kahredici olan Allah’ındır!’–
Kıyamet günü her kişi kazandığının karşılığını alacaktır. – O gün haksızlık diye bir şey yoktur. Allah, hesabı çok çabuk görendir.-
Kıyâmet kopuş anı, elbette gelecektir. Onda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu inanmıyorlar.
O saatin bilgisi sadece Allah’a bırakılır. Onun bilgisi dışında hiçbir meyve kabuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz, düşük yapmaz. Ve Allah, onlara: “Benim ortaklarım nerede?” diye seslendiği gün, onlar: “Bizden hiçbir şâhit olmadığını Sana arz ederiz” derler. Önceden tapmakta oldukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kaybolur. Onlar kendileri için kaçacak bir yer olmadığını da iyice anlarlar.
Kıyâmetin kopuş zamanı çok yakındır. Ama bunun zamanı hiç kimseye bildirilmemiştir.
Kıyamet günü, şirk koşan kimseler yaptıklarından dolayı ürkecekler. İman etmiş, düzeltmeye yönelik işleri yapmış kimseler de cennetlerin bahçelerinde olacaklardır. Rablerinin yanında onlar için istedikleri şeyler vardır. İşte bu, büyük armağanın ta kendisidir. İşte bu, Allah’ın, iman eden, düzeltmeye yönelik işler yapan kullarına müjdelediği şeydir.
Kıyâmetin koparılması da yalnızca göz açıp kapama gibidir veya o, daha yakındır. Şüphesiz Allah her şeye güç yetirendir.
Kıyamet günü, herkes kendi nefsi için uğraşarak gelecek ve herkes yaptığı şeyleri tastamam alacak, kimse haksızlığa uğratılmayacaktır.
Şirk koşarak yanlış iş yapanların yaptıklarından sakın Allah’ın duyarsız/bilgisiz olduğu sanılmasın! Ancak O, onları, başlarını dikerek koşacakları, gözlerin dışa fırlayacağı bir gün için erteliyor. Onların bakışları kendilerine dönmez ve onların gönülleri bomboştur.
Kıyamet günü, Allah’ın, her kişiyi kazandığının karşılığını alması için, yeryüzü ve gökyüzünü bir başka yeryüzü ve gökyüzüyle değiştirilecek. İnsanlar, bir ve gücüne karşı durulmaz olan Allah için ortaya çıkacaklardır. O gün, suçluları zincire vurulmuş olarak görülecek. Onların gömlekleri katrandandır, yüzlerini de ateş kaplayacaktır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir.
Kıyamet günü gök, sarsıldıkça sarsılır, dağlar da yürüdükçe yürür. Öyleyse, o gün boş uğraş içinde oynayıp duran yalanlayıcıların vay haline!
Kıyamet günü yalanlayıcılar, cehennem ateşine itildikçe itilirler. –Onlara, “İşte bu, yalanlayıp durduğunuz ateştir! Peki, bu da mı bir sihir? Yoksa siz görmüyor musunuz? Yaslanın oraya! İster sabredin ister sabretmeyin, artık sizin için birdir. Siz sadece yaptıklarınızın karşılığını alacaksınız!” denilecektir.
Kıyâmetin kopacağı gün günahkârlar bir saatten fazla durmadıklarına yemin ederler. Onlar işte böyle döndürülüyorlardı. Kendilerine bilgi ve iman verilen kimseler de diyecekler ki: “Andolsun ki Allah’ın yazısında, dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu, ölümden sonra dirilme günüdür. Fakat siz bunu bilmiyordunuz.
Artık o gün şirk koşarak yanlış iş yapanlara mazeretleri yarar sağlamaz. Onlar, bağışlanmazlar da.
İnsanlar, Kur’an erlerine kıyametin kopuş vaktinden soruyorlar. “Onun bilgisi, Allah’ın; münafık erkekleri, münafık kadınları, ortak koşan erkekleri, ortak koşan kadınları azap etmesi ve Allah’ın, mümin erkeklerin ve mümin kadınların tövbelerini kabul etmesi için ancak Allah’ın nezdindedir.
Kıyametin kopuş anının bilgisi yalnızca Allah katındadır. Onun vaktini Kendisinden başkası açıklayamaz. Onun vaktini bilmek, göklerde ve yerde ağır basmıştır/ bilinemez olmuştur. Kıyamet insanlara ansızın gelecektir.
Ne bilinir belki kıyametin kopuş vakti yakında olur. Ve Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.”
Kıyamet günü akrabalar ve çocuklar insana asla yarar sağlamazlar. Allah aralarını ayırır. Ve Allah yapılanları en iyi görendir.
Gök yarılıp zeytinyağı gibi bir gül olacak. Bunu inkâr mümkün mü?
Kıyametin kopuş anının sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Öyle ki onun görüleceği gün, her emzikli kadın emzirdiğinden vaz geçer. Ve her hamile kadın taşıdığını bırakır. Ve bütün insanlar sarhoş olmadıkları hâlde sarhoş görülecekler. Allah’ın azabı çok şiddetlidir.
Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini işine gelmediği için inkâr etmiş olan kişiler de, kendilerine ansızın kıyametin kopuş anı veya kısır [yararsız, verimsiz] bir günün azabı gelinceye kadar, Kur’ân’dan kuşku duymaya devam edeceklerdir.
O gün hükümranlık Allah’ındır. Aralarında O, hüküm verir. Artık iman eden ve düzeltmeye yönelik işler yapan kimseler nimet cennetlerindedirler.
Sadece bir tek çığlık olmuştur. Bir de bakmışsın ki hepsi Allah’ın huzurunda “hazır ol”a geçirilmişlerdir. Artık bugün kişi herhangi bir şekilde haksızlığa uğramaz. Ve insanlar sadece yapmış olduklarının karşılığını alacaklardır.
Cennete girenler o zaman gönül şenliği sürerek bir uğraşı içinde olacaklar:
Kendileri ve kendilerine sunulan refakatçı eşler, gölgeler içinde koltuklar üzerine kurulmuşlardır. Yalnızca onlara, orada meyveler vardır. İsteyecekleri her şey de onlarındır. Söz olarak onlara, engin merhamet sahibiRab’den “selâm” vardır.
Kur’ân’dan önce de bir önder ve rahmet olarak Mûsâ’nın kitabı vardı. İşte bu Kur’ân da, şirk koşarak yanlış iş yapan kimseleri uyarmak, iyilik-güzellik üretenleri müjdelemek için Arap lisanı üzerine/ en mükemmel ifade diliyle doğrulayan bir kitaptır.
O tozuttukça tozutanlar, arkasından ağırlığı taşıyanlar, sonra kolaylıkla akanlar, sonra da bir emri paylaştıranlar kanıttır ki şüphesiz tehdit olunduğunuz o şey, kesinlikle doğrudur. Şüphesiz “Din [yapılanların karşılıklarını verilmesi] de kesinlikle gerçekleşecektir.
Rabbimiz, suyun tabiattaki döngüsüne dikkat çekmektedir. Deniz, göl, akarsu ve en büyüğünden en küçüğüne kadar tüm su birikintilerinden ısı nedeniyle kalkan buharlar ve karalardaki toprak parçacıkları rüzgârlar vasıtasıyla sürüklenip milyonlarca tonluk yük [yağmur bulutu] hâline getirilmekte, sonra da değişik yerlere paylaştırılarak yeryüzüne indirtilmektedir. Yağmur olarak yeryüzüne inen bu suyla da ölü toprak yeniden canlandırılmaktadır. Bu döngünün ölü tabiata sağladığı “yeniden canlanma”olgusu, ölen insanların da yeniden dirilmelerinin mümkün olduğunu gösteren en büyük kanıtlardandır (Rûm/46-50, Fussılet/39, Fâtır/9, Bakara/164, A‘râf/57, Hicr/22-23).