Mekkeli müşrikler, kendilerine içlerinden uyarıcı geldiğine şaşırdılar da Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini işlerine gelmediği için reddedenler, “Bu, şaşılacak bir şeydir! Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit mi yeniden dirileceğiz? Bu, hiç de olmayacak bir şey” diyerek karşı koydular.
İnsanlar araştırırsa, yeryüzünde hiçbir şeyin kaybolmadığını öğrenecekler; üstlerindeki göğü incelerlerse, onu Allah’ın hiç bir yarığı; kusuru olmadan nasıl bina ettiğini ve süslediğini yakından göreceklerdir.
Yeryüzünde ve gökyüzünde hiçbir şey boşuna yaratılmamıştır. Evrende yaratılan her şeyin, her canlının bir amaca yönelik olarak yaratıldığı incelendiğinde dikkatli gözlerden kaçmaz. Bunlar hep Allah’ın ilahlığının, rabliğinin delilidir.
Allah, Kendisine yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ona öğüt olarak yeryüzünü yayıp döşedi ve ona sabit dağlar bıraktı. Orada görünüşü iç açıcı, göz alıcı her çiftten bitkiler bitirdi, gökten bereketli bir su indirdi. Onunla bahçeler ve biçilecek taneler, kullara rızık olmak üzere tomurcukları birbiri üzerine dizilmiş büyük ve yüksek hurma ağaçları bitirdi. Bunu gözlemleyenler, dirilişin de böyle olduğunu kabullenirler.
Allah, ilk yaratmada acizlik göstermediğine göre yeniden yaratılışı da kesin yapar; bunda kuşku duyulacak bir şey yoktur.
Tarih, araştırılmalı, daha önce yaşamış olan; bu günün insanlarından daha çetin güce sahip nice nesiller değişime, yıkıma O uğrattı. Öyle ki onlar beldeleri delik deşik ediyorlardı. Allah’a dönüş kaçınılmazdır.
Ölümün sarhoşluğu gerçekten gerçek ile gelecek de: –“Ey insan! İşte bu, senin kaçıp durduğun şeydir.”– denilecek.
Sûr üflenecek; kıyamet kopacak; –“İşte bu, korkutulan gündür.”– denilecek. Ve herkes, kendisiyle beraber bir sürücü; iblis (düşünce yetisi) ve bir şâhit bulunarak gelecek. Ve şu sahneler yaşanacak:Ve onun yaşıtı olan arkadaşı/ iblis: “İşte yanımdaki hazır.” diyecek.–“Haydi, iblis ve tanık; ikiniz, tüm inatçı, Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini örten, hayrı alabildiğine engelleyen, kendine haksızlık eden ve şüpheci olan o kişileri atın cehenneme! O ki Allah ile birlikte başka bir ilâh edinmişti. Haydi, ikiniz birlikte, onu şiddetli azaba atın!”–Onun yaşıtı olan arkadaşı/iblis: “Rabbimiz! Ben onu azdırmadım. Fakat kendisi uzak bir sapıklık içindeydi.” diyecek.Allah: “Benim huzurumda çekişmeyin! Ben size daha önce tehdit göndermiştim. Benim huzurumda Söz değiştirilmez. Ve Ben kullara asla yanlış iş yapan; yaptıkları iyi amelleri noksanlaştıran, haksızlık eden biri değilim.” diyecek.Allah, o gün, cehenneme, “Doldun mu?” diyecek. O da, “Daha var mı?” diye cevap verecek.
İnsan ahireti, çıkış diriliş gününü mutlaka dikkate almalıdır. Çünkü hayat veren ve öldüren Allah’tır. Kendisine dönüş de mutlaka olacaktır.
İnatçı inkârcılar fazla ciddiye alınmamalıdır. Onlar, o günde Çağırıcı’nın, bilinmedik/ yadırganan bir şeye çağırdığı o günde gözleri düşkün düşkün, o davetçiye hızlıca koşarak kabirlerinden çıkacaklar. Sanki onlar darmadağın çekirgeler gibi olacaklar. Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini örten kişiler, “Bu, zor bir gündür” diyecekler.
Bazıları, “Biz, bir kemik yığını olduğumuz ve ufalanıp toz olduğumuz vakit yeni bir yaratılışla diriltilecek miyiz?” diyorlar. Bunlar bilmelidirler ki, ister taş olsunlar, ister demir. Veyahut gönüllerinde büyüyen başka bir yaratık olsunlar. Kesinlikle diriltilecekler.
Bazıları, “Bizi kim geri döndürecek?” diyebiliyorlar. Bilsinler ki, kendilerini ilk defa yaratmış olan geri döndürecektir.
Bazıları, başlarını sallayarak, “Ne zamandır bu kıyamet, dirilme?” diyebilirler. Bunlar bilmelidir ki, bu, çok yakın bir zamanda olacak. Davet gelince Allah’ı överek O’nun çağrısına uyacaklar ve sadece pek az kaldıklarını zannedecekler.
Ahrete inanmayanlara âhiretin gerçekliği bilimsel olarak gösterilebilir; Ashab-ı Rakim (geçmişten hafıza hücreleri taşıyanlar), Ashab-ı Kehf (Labaratuar uzmanları) tarafından hipnoz yöntemi kullanılarak konuşturulup, geçmiş deşifre edilebilir. Böylece kimsenin yok olmadığı, dağınık şekilde bekletildiği sonra birleştirileceği görülebilir.
Bir zamanlar İbrahim de, “Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!” demişti. Allah, “İnanmadın mı ki?” deyince İbrahim, “İnandım, fakat kalbim tüm soru işaretlerini gidererek rahata kavuşsun diye” diye cevap verdi. Allah, “Hemen kuşlardan dördünü tut da onları kendine alıştır. Sonra her dağın üzerine onlardan bir parça bırak. Sonra da kuşları çağır, koşa koşa sana gelecekler. Ve bil ki, Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır” diyerek yaratıklar ile Kendisi arasındaki bağı İbrahim’e örnekledi.
Bakara 260. ayet, Allah’ın ölüleri diriltebileceğinin bilfiil ispatı durumundadır. Bu ayette, İbrahim peygamberin kuşları kendine ısındırırken kendisi ile kuşlar arasında oluşacak bağa işaret edilmiş ve bu bağ Allah’ın ölüleri nasıl dirilteceği ile ilişkilendirilmiştir. Buna göre; İbrahim peygamber ile kuşlar arasında oluşan bağ nasıl kuşların İbrahim peygamberin kontrolüne girip ona dönmelerini sağlıyorsa, Allah ile canlı ve cansız varlıklar arasında oluşturulmuş bağlar da her şeyin Allah’a dönmesini sağlamakta, bunun için Allah’ın “ol!” demesi yeterli olmaktadır.