ət-Talaq

1) Ey Peyğəmbər! Qadınları boşadığınız zaman onları iddə[#387] müddətində boşayın və iddəni hesablayın. Və Rəbbiniz Allahın mühafizəsi altına daxil olun. Açıq-aşkar bir azğınlıq, iffətsizlik etməyincə, onları evlərindən çıxarmayın, onlar özləri də çıxmasınlar. Bunlar Allahın [müəyyən etdiyi] hədlərdir. Kim, Allahın hədlərindən kənara çıxsa, əlbəttə özünə haqsızlıq etmiş olar. Sən nə bilirsən, ola bilər ki, Allah bundan sonra bir iş ortaya çıxarsın.
2,3) Artıq, müddətlərinin sonuna çatanda onları adət-ənənəyə uyğun/hər kəs tərəfindən məqbul hesab edilən bir şəkildə saxlayın, yaxud adət-ənənəyə uyğun/hər kəs tərəfindən məqbul hesab edilən bir şəkildə onlardan ayrılın. Və aranızdan ədalətli iki nəfəri şahid tutun. Şahidliyi də Allah üçün edin. Bax bu, Allaha və qiyamət gününə iman gətirən kəsə verilən öyüd-nəsihətlərdəndir. Və kim Allahın mühafizəsi altına daxil olsa, Allah ona bir çıxış yolu göstərər və ona gözləmədiyi bir yerdən ruzi bəxş edər. Kim də işin nəticəsini Allaha tapşırsa, O, ona kifayət edər. Şübhəsiz ki, Allah Öz əmrini yerinə yetirəndir. Allah, şübhəsiz ki, hər şey üçün bir ölçü qoymuşdur, müəyyən etmişdir.
Bu âyetler, aile hukukunun temel kurallarından birisi olan "boşama/boşanma" konusunun ilkelerini belirler. Burada muhatap, kamu otoritesidir. O dönemde kamu otoritesinin başı olması münasebetiyle hitap Rasûlullah'a yapılmıştır. O nedenle buradaki emirler, kişilere değil kamuya yöneliktir. Boşanma hem erkeği, hem kadını, hem çocukları, hem de onların ailelerini ilgilendiren ciddi bir mesele olup duygusal davranacak kimselerin kontrolüne verilemeyecek kadar önemlidir.

Boşama/boşanma konusunda daha önce şu âyetler inmişti:

228Boşanmış kadınlar da, kendi kendilerine üç âdet dönemi süresi beklerler. Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde oluşturduğunu gizlemeleri, kendilerine helâl olmaz. Ve onların kocaları, barışmak isterlerse o süre içersinde onları geri almaya daha çok hak sahibidirler. Ve onların zararlarına olanlar gibi, örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekilde kendi yararlarına olanlar da vardır. Erkekler için de, onların üzerinde bir derece vardır. Ve Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.

229Boşamak iki defadır. Bundan sonrası ya örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekil ile tutmak veya iyileştirmekle salmaktır. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız da sizin için helâl olmaz. Ancak ikisinin de Allah'ın sınırlarını yapamamaktan korkmaları başkadır. Artık eğer siz kamu görevlileri, bunların, Allah'ın sınırlarını yapamayacaklarından korkarsanız, kadının fidye/ayrılma bedeli vermesinde ikisine de vebal yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Artık bunları aşmayın. Her kim de Allah'ın sınırlarını aşarsa, artık işte onlar, kendi benliklerine haksızlık edenlerin ta kendisidir. [Bakara/228-229]

231Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini de bitirdiklerinde, artık onları ya ma‘rûf ile tutun veya ma‘rûf ile salın, haklarına tecavüz için zararlarına olarak onları tutmayın. Her kim bunu yaparsa kendi benliğine haksızlık etmiş olur. Allah'ın âyetlerini oyuncak da edinmeyin, Allah'ın üzerinizdeki nimetini, size kendisiyle öğüt vermek üzere indirdiği kitabı ve haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri hatırlayıp düşünün. Hem de Allah'ın koruması altına girin ve şüphesiz Allah'ın her şeyi en iyi bilen olduğunu bilin.

232Ve siz kadınları boşayıp da onlar, sürelerinin sonuna geldikleri zaman, eşleriyle aralarında örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekil ile rızalaştıkları zaman, kendilerini kocalarıyla nikâhlanacaklar diye sıkıştırıp engellemeyin. İşte bu, sizden Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimselerin kendisi ile öğütleneceğidir. İşte bu, sizin için daha uygun ve daha nezihtir. Ve Allah bilir, siz bilmezsiniz. [Bakara/231-232]

35Ve eğer karı-kocanın arasının açılmasından korktuysanız, o zaman bir hakem erkeğin yakınlarından, bir hakem de kadının yakınlarından kendilerine gönderin. Bu karı-koca gerçekten barışmak isterlerse, Allah karı-kocanın arasında geçim verir. Şüphesiz Allah, çok iyi bilendir, her şeyin iç yüzünü, gizli taraflarını da iyi bilendir. [Nisâ/35]

Yukarıdaki âyetlerdeki hükümleri tamamlayıcı mahiyette olan bu âyetlerde şu hükümler yer almaktadır:

• Kadınlar boşandığı zaman, iddetleri için boşanmalı; iddetsiz boşanmamalı ve iddet sayılmalıdır.

• Apaçık bir fâhişe yapmaları hâli dışında, kadınlar evlerinden çıkarılmamalı, kendileri de çıkmamalıdır.

• Sürelerinin sonuna vardıklarında kadınlar ya ma‘rûf ile tutulmalı [nikâh yenilenmeli], yahut ma‘rûf ile onlardan ayrılınmalıdır.

• Bu gelişmelere adalet sahibi iki kişi şâhit tutulmalıdır.

• Şâhitlik Allah için ayakta tutulmalı, hiçbir şeyden etkilenilmemelidir.

Bu ilkelerin yanısıra insanlara ve kamu otoritesine de birtakım ihtarlarda bulunulmaktadır:
Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Artık kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, kesinlikle kendine zulmetmiş olur. Bilmezsin, olur ki Allah, bundan sonra bir iş ortaya çıkarıverir. İşte bu, Allah'a ve son güne inanan kimseye öğütlenendir. Ve kim Allah'a takvâlı davranırsa, Allah ona bir çıkış yolu kılar ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter. Şüphesiz Allah, Kendi emrini ulaştırandır [yerine getirip, gerçekleştirendir]. O [Allah], kesinlikle her şey için bir ölçü kılmıştır [koymuştur, belirlemiştir].

4) Və qadınlarınızın heyzdən kəsilənlər və heyz olmayanlar; əgər şübhə edirsinizsə, onların gözləmə müddəti üç aydır. Hamilə olanların da gözləmə müddəti, yüklərini yerə qoymaları; doğmaları yaxud da uşaq salmalarıdır. Kim Allahın mühafizəsi altına daxil olsa, Allah onun işini də asanlaşdırar.
5) Bax bu, Allahın sizə nazil etdiyi hökmüdür. Kim də Allahın mühafizəsi altına daxil olsa, Allah onun pisliklərini örtər və onun mükafatını artırar.
Yukarıdaki pasajda, Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman onları iddetleri için boşayın ve iddeti sayın ve O [Allah], kesinlikle her şey için bir ölçü kılmıştır [koymuştur, belirlemiştir] buyurulmuştu. Burada ise iddet ve onun müddeti bildirilmektedir. Şöyle ki:

• Yaşlılık sebebiyle hayızdan kesilmiş kadınların iddeti üç aydır.

• Henüz hayız görmeyen kadınların iddeti de aybaşından kesilmiş kadınlarınkinin aynısıdır.

Âyette geçen
ay hâli olmayanlar ifadesiyle, "anormal olarak ay hâli olmayanlar" kastedilmiştir; çocuk yaştaki evlendirmelerle ilgisi yoktur. Kadınların bazılarında (Amenorrhea) isimli bir hastalık olabilir ve bu kadınların âdeti geç gelir veya kesilir veya hiç gelmez. Rüşd evliliğe bağlandığından, cinsel yönden gelişmemiş çocukların evlendirilmesi İslâmî açıdan cinâyettir. Çünkü bu evlilik ve cinsel birleşme, o çocuğun hem fizikî gelişimi, hem de psikolojik durumu açısından çok sakıncalıdır.

Çok yakın bir akrabam 85 yaşında vefat etti. Ve hayatı boyunca hiç adet görmeden 5 çocuk doğurdu. Bir kez bile adet görmedi.

.

Ben bunu 18-19 yaşlarımda öğrendiğimde Talak 4'de "adet görmeyen" ifadesinin o akrabamın durumunu anlattığını düşünmüş, ama konunun bilimsel karşılığını bilmediğim için anlamlandıramamıştım.

.

Bir kaç yıl önce Zeki beye bu yakınımın durumundan bahsedip bu durumun bilimsel karşılığını sordum. Niye sordum? Çünkü bedenimizdeki ayetleri bilecek kişi oydu. Bu nedenle daha iyi bilene danıştım. Kendisi de bana bunun tıptaki karşılığını anlattı. (Primer Amenore) Mehtap gözükan

• Hamile kadınların bekleme süresi [iddet], doğum ile sona erer.

Bu âyetin iniş sebebi ile ilgili kaynaklarda şu bilgiler verilmiştir:

Mukâtil dedi ki: Yüce Allah'ın,
Boşanan kadınlar kendiliklerinden üç kuru müddeti beklerler (Bakara/228) buyruğu zikredilince, Hallad b. en-Nu‘mân, "Ey Allah'ın Rasûlü! Peki ay hâli görmeyen kadın ile ay hâlinden kesilmiş olan kadının ve hamile kadının iddeti nedir?" diye sordu. Bunun üzerine, Kadınlarınız arasından ay hâlinden kesilmiş olanlarla... (yani, artık ay hâli görmeyen kadınlarla...) âyeti nâzil oldu. [Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân]

Rivâyet olunduğuna göre Mu‘âz b. Cebel, "Ey Allah'ın Rasûlü! Biz hayız gören kadınların iddetinin ne olduğunu öğrendik. Peki, hayız görmeyenlerin iddeti nedir?" deyince, Cenâb-ı Hakk, işbu âyetini indirdi. [Râzî,
Mefâtihu'l-Ğayb]

Daha evvel iddetle ilgili şu âyetler inmiş ve diğer iddet hükümleri bildirilmişti:

234İçinizden geçmişte yaptıklarını ve yapması gerekirken yapmadıklarını bir bir hatırlattırılanlar; ölenler ve geride eşler bırakan kimselerin hanımları da, kendiliklerinden dört ay ve on gün beklerler. Sonra süreleri sona erdiği zaman, artık kendileri hakkında örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekil ile yaptıklarında sizin [bunu yapanlar ve bunu izleyenler] için bir vebal yoktur. Ve Allah, yaptıklarınıza haberdardır. [Bakara/234]

228Boşanmış kadınlar da, kendi kendilerine üç âdet dönemi süresi beklerler. Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde oluşturduğunu gizlemeleri, kendilerine helâl olmaz. Ve onların kocaları, barışmak isterlerse o süre içersinde onları geri almaya daha çok hak sahibidirler. Ve onların zararlarına olanlar gibi, örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekilde kendi yararlarına olanlar da vardır. Erkekler için de, onların üzerinde bir derece vardır. Ve Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır. [Bakara/228]

49Ey iman etmiş kimseler! Mü’min kadınları nikâh edip, sonra onlara dokunmadan boşadığınız zaman, artık sizin için üzerlerinde sayacağınız bir bekleme süresi yoktur. Derhal onları kazançlandırın ve onları güzel bir şekilde salıverin. [Ahzâb/49]

6) O qadınları, imkanınız çatdığı qədər öz yaşadığınız yerin bir hissəsində sakin edin və onları sıxışdırmaq məqsədilə onlarla bir-birinizin ziyanına olacaq şeylər etməyin. Əgər hamilədirlərsə, yüklərini yerə qoyana qədər onlar üçün xərcləyin/xərclərini çəkin. Sonra sizin üçün uşaq əmizdirsələr, onlara əvəzini verin və öz aranızda adət-ənənəyə uyğun/hər kəs tərəfindən məqbul hesab edilən bir tərzdə məşvərət edin. Və əgər çətinlik çəksəniz, xərcini ata çəkməklə, başqa bir qadın əmizdirsin.
7) Geniş imkanları olanlar, geniş imkanlara görə xərcləsinlər/ehtiyacları qarşılasın. Ruzisi məhdud olan isə Allahın ona verdiyindən versin. Allah, heç bir adamı, ona verdiyindən başqasına [artığına] məcbur etməz. Allah, bir çətinlikdən sonra bir asanlıq əta edər.
Bu âyetlerde de aile hukukuna dair bazı ilkeler ortaya konulmaktadır. Şöyle ki:

• Boşanan kadınlar, imkânlar ölçüsünde ikâmetgâhın bir bölümünde oturtulmalı ve onları sıkıştırmak için onlara zarar verilmemeli onlardan da zarar görülmemelidir.

• Şâyet gebe iseler, yüklerini bırakıncaya kadar onlara nafaka verilmelidir.

• Bebeklerini emzirirlerse onlara ücretleri verilmeli ve kendileriyle ma‘rûf ile müşâvere yapılmalıdır.

• Eğer güçlük çekerseniz [kadın emzirmek istemezse, ücret konusunda anlaşmazlık olursa], masrafı baba karşılamak sûretiyle çocuk başka bir kadına emzirtilmelidir. Eğer çocuk, öz annesinden başkasının memesini kabul etmeyecek olursa, o takdirde anne çocuğunu emzirmekle yükümlüdür.

• İmkânı geniş olan geniş imkânlarına göre, rızkı kısıtlı tutulan da Allah'ın kendisine verdiğinden imkânları ölçüsünde harcamalıdır [nafaka vermelidir].

Bakara sûresi'nde boşamada uygulanması gereken ilkelerle ilgili şu âyetler yer almıştı:

233Anneler, çocuklarını, –emzirmenin tamamlanmasını isteyenler için– tam iki yıl emzirirler. Çocuk kendisine ait olan babaya da emzirenlerin yiyecekleri ve giyecekleri örfe uygun/herkesçe kabul gören şekilde bir borçtur. Kişi sadece gücüne; kapasitesine göre yükümlü olur. Ve çocuğu sebebiyle bir anne, çocuğu sebebiyle bir baba da zarara sokulmasın. Vârise de bunun aynısı borçtur. Eğer ana ve baba birbirleriyle istişâre edip, kendi rızalarıyla çocuğu sütten ayırmak isterlerse kendilerine bir vebal yoktur. Eğer çocuklarınızı emzirtmek isterseniz, vereceğinizi örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekil ile teslim ettiğiniz zaman, bunda da size bir vebal yoktur. Ve Allah'ın koruması altına girin ve şüphesiz Allah'ın yaptıklarınızı çok iyi gören olduğunu bilin.

234İçinizden geçmişte yaptıklarını ve yapması gerekirken yapmadıklarını bir bir hatırlattırılanlar; ölenler ve geride eşler bırakan kimselerin hanımları da, kendiliklerinden dört ay ve on gün beklerler. Sonra süreleri sona erdiği zaman, artık kendileri hakkında örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekil ile yaptıklarında sizin [bunu yapanlar ve bunu izleyenler] için bir vebal yoktur. Ve Allah, yaptıklarınıza haberdardır.

235Ve bu kadınlara evlenme isteğinizi üstü kapalı biçimde çıtlatmanızda veya içinizde tutmanızda size bir günah yoktur. Allah, şüphesiz sizin onları anacağınızı bilir. Fakat örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekilde bir söz söylemekten başka bir şekilde kendileriyle gizlice sözleşmeyin. Farz olan süre sona erinceye kadar da nikâh akdine kesin karar vermeyin. Bilin ki şüphesiz Allah içinizdekini bilir. Öyle ise O'ndan sakının. Yine bilin ki şüphesiz Allah kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, çok yumuşak davranandır.

236Eğer kadınları, kendilerine dokunmadan veya onlara bir mehir ayarlamadan/belirlemeden boşarsanız size bir vebal yoktur. Ve onları kazançlandırın. Geniş olan hâline göre, eli dar olan da hâline göredir. Örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekle göre kazanç, iyilik-güzellik üretenler üzerine bir borçtur. [Bakara/233-236]

8) Neçə-neçə şəhərlər var ki, Rəbbinin və Onun elçilərinin əmrinə üsyan etdi və Biz də onları çətin bir hesaba çədik və onları görünməmiş, eşidilməmiş bir əzaba düçar etdik.
9) Beləliklə, onlar əməllərinin cəzasını gördülər. Əməllərinin nəticəsi də tamamilə ziyana/itkiyə məruz qalaraq acı çəkmək olmuşdur.
10,11) Allah, onlara şiddətli bir əzab hazırlamışdır. O halda, ey anlayış qabiliyyəti olan iman etmiş kəslər! Allahın mühafizəsi altına daxil olun. Həqiqətən Allah, iman etmiş və yaxşılaşdırmaq qayəsi ilə əməl işləmiş kəsləri, qaranlıqlardan işığa çıxartmaq üçün, sizə bir öyüd-nəsihət, sizə Allahın açıq-aşkar ayələrini/işarətlərini/nişanlarını oxuyan bir elçi göndərdi. Və hər kim Allaha inansa və saleh əməl işləsə, Allah onu, altlarından çaylar axan, içində əbədi qalacaqları cənnətlərə daxil edər. Allah, onun üçün ruzini gözəlləşdirmişdir.
12) Allah, yeddi göyü və yerdən də bir o qədərini əmələ gətirəndir. Allahın hər şeyə qadir olduğunu və Allahın elminin hər şeyi əhatə etdiyini biləsiniz deyə, [Allahın] əmri göylər və yer arasında elə hey nazil olar.
Bu âyet grubu, Ra‘d/43'te, Sen gönderilmiş elçi değilsin diyen kâfirlere/müşriklere bir ültimatomdur. Onlar, bu âyetlerdeki tehditlerle daha evvel de muhatap olmuşlardı. Burada da onlar ilk önce, Kentlerden niceleri var ki Rabb'lerinin ve O'nun elçilerinin emrine başkaldırdı da Biz, onları çetin bir hesaba çektik ve onlara görülmemiş, duyulmamış bir azapla azap ettik. Böylece onlar işlerinin vebalini tattılar. İşlerinin sonucu da tam bir hüsran olmuştur. Allah, onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır şeklinde tehdit edilmiş, ardından da, O hâlde ey kavrama yetenekleri olan iman etmiş kimseler! Allah'a karşı takvâlı olun. Kesinlikle Allah, iman etmiş ve sâlihâtı işlemiş kimseleri karanlıklardanaydınlığa çıkarmak için, size bir öğüt, size Allah'ın açık açık âyetlerini [mucizelerini] okuyan birelçi indirdi. Ve Allah'a inanır ve sâlihi işlerse O [Allah], onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere girdirir. Allah, onun için rızkı güzelleştirmiştir. Allah, yedi göğü ve yerden de onlar kadarını yaratandır. Allah'ın her şeye kâdir olduğunu ve Allah'ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz diye buyruk bunlar arasında iner durur buyurularak kurtuluşa çağrılmışlardır.